Namık Kemal-İntibah-Kitap Yorumu
Sizde de okuduğunuz eserin yazarını araştırma hastalığı var mıdır? Elimde değil kitabı okuduktan sonra yazarı tanımak istemek sanırım en büyük zaafım. Sevgili Namık Kemal, İntibah’ı sürgünde bulunduğu Kıbrıs’taki Magosa Kalesi’nde kaleme almıştır.Kendisi Tanzimat Dönemi sanatçımız olması bakımından ilklerin de öncülerindendir dolayısıyla büyük bir öneme sahiptir.Nitekim sahnelenen ilk tiyatro olma vasfını taşıyan “Vatan Yahut Silistre”ona aittir.Tanzimat dönemindeki eserler türlerinin ilk örnekleri olduğu için teknik açıdan kusurludur. Ayrıca Namık Kemal, Türk edebiyatının en ateşli vatan şairi olma özelliği de taşır. Toplumcu bir anlayışına sahiptir ve eserlerinde buna sıkça rastlanır. Herkes okusun ve anlasın diye de dilde sadeleşmeyi savunmuştur. İntibah, Türk Edebiyatı tarihinde ilk edebi romandır. Romanın başında yer alan uzun Çamlıca tasviri ise romantizm akımının etkisinde olduğunun bir göstergesidir.
Eser alenen bölümlere ayrılmamıştır, bir bütünmüşcesine düzenlenmiştir. Yalnızca her bölümün başına beyitler konularak okuyacağımız kısmın ana düşüncesi önceden verilmiştir. Çoğu kitapta da bu beyitlerin sadeleştirilmiş haline yer verilirdi.
Aslında bu kitap geçmişiyle ilgimi çekmişti . O dönemde yapılan yayınları denetleyen Maarif Vekaleti, romanın başlığını yazara sormadan “İntibah-ı Sergüzeşt-i Ali Bey” yani “Uyanış: Ali Bey’in Macerası” adı verilmiştir. Hatta eserin bazı kısımları da sansürlenmiştir. Romanın özgün metni de bu sansür sebebiyle günümüze ulaşmamıştır.Ne garip değil mi sadece kitabı okumak yetmez kitabın geçmişiyle de yüzleşmek gerekir bence.
Gelelim romanın konusuna. Ali Bey 22 yaşlarında iyi bir eğitim görmüş, anne ve babasının gözdesi olmuş bir gençtir. Zamanının çoğunu öğrenimine harcamasından mütevellit aşka pek zamanı olmamıştır.Dolayısıyla da kadınları ve onlarla oluşabilecek durumlardan bihaberdir.İstanbul’un gözde yerlerinden olan Çamlıca’da sık sık zaman geçirmektedir.O günlerden birinde Ali Bey’in önünden geçen bir arabadan ona bir kadın tarafından işaret gönderilmiştir.Çok şaşıran adeta afallayan Ali Bey ne yapacağını bilemeden öylece kalakalmıştır.Fakat o kadının nasıl biri olduğunu da hayal etmekten kendini alıkoyamamıştır.İşareti gönderen kadın ise Mahpeyker adında hafifmeşrep bir kadındır.Erkekleri nasıl elde edeceğini çok iyi de bilen biridir.İşaretine cevap vermeyen Ali Bey’in hemen kişiliğini halet-i ruhiyesini çözmüş ve onu elde etmek için namusuna düşkün, işveli ama cilvesi az davranmayı aklına koymuştur.
Ali Bey, kadının hayaliyle avunup onu görebilmek umuduyla Çamlıca’ya gitmiş ve Mahpeyker ile sonunda tanışmış. Nasıl davranacağını çok iyi bilen kadın, Ali Bey’i hemen etkisi altına almış. Öyle ki sık sık görüşmeleri sonucu Ali Bey evinde kalmaz, işiyle pek ilgilenmez olmuş. Dönemin ahlakına göre gönül işleri pek konuşulmazmış, aslında bu yüzdendir ki Mahpeyker’in gerçek yüzünü geç anladı. Annesi, oğlunun bu hallerinin sebebinin kalbini çalan bir kadın olduğunu öğrenince önce sevindi fakat kadının hafifmeşrep biri olduğunu öğrenince de gönlüne adeta ateş düştü. Son günlerde oğlu hiç eskisi gibi olmadığı için ona karşı daha sakin davranmayı seçti. Çivi çiviyi söker misali Dilaşub adında bir cariyeyi Ali Bey için aldı. Dilaşub, Mahpeyker’in aksine iyi niyetli, namuslu, güzel bir kızdı. İlk başlarda Ali Bey, Dilaşub’un farkına varmamış. Nedeniyse tabi ki gönlünü ve zihnini kaptırdığı Mahpeyker. Fakat Ali Bey’in ne annesi ne de Dilaşub vazgeçmemiş, döneceğinden emin bir şekilde sabırla beklemişler. Ali Bey, bir gün Mahpeyker’in evine gidiyor ve onu evinde bulamıyor. Zihninde birbirinden zıt düşünceler Ali Bey’i ele geçirmeye çalışırken, Mahpeyker ara sıra birlikte olup gönlünü okşadığı zengin adamın evine gitmiş oluyor.Amacı ona Ali Bey’i anlatıp görüşmeyi kesmek istediğini söylemek ama adam Mahpeyker’i dinlemiyor ve ona altı ay süre veriyor.Kadınsa istemeye istemeye bu teklifi kabul etmek zorunda kalıyor.Kader bu ya geç vakit olduğu için Mahpeyker İstanbul’a geri dönemiyor ve o gece orada kalıyor. Ertesi gün İstanbul’a dönüyor. Ali Bey, Mahpeyker’in geçmişine dair ne varsa öğrendikten sonra ona karşı olan hislerini kalbinden bir çırpıda def ediyor. Annesinin de etkisiyle gönlü Dilaşub’a kayıyor ve de cariyeyle evlenmeye karar veriyor. Bunu öğrenen Mahpeyker’in başından aşağı kaynar sular dökülüyor ve intikam planları yapmaya başlıyor. Birtakım bohçacıları Ali Bey’in evine yolluyor ve cariye hakkında bilgi topluyor. Onun hamama gittiği bir gün benlerinin yerini öğreniyor ve istediği koz eline düşmüş oluyor. Dilaşub’u hafifmeşrep göstermek için ortaya birtakım dedikodular yayıyor ve Ali Bey’in kulağına çok geçmeden bunlar çalınıyor. Çılgına dönen Ali Bey, Mahpeyker’den gördüğü muamelenin aynısını cariyeyle aşadığını da zannederek kızı dinlemeden dövüyor ve hemen bir kerhane sahibine satıyor. Mahpeyker de tabi ki hemen satın alıyor. Satıldığından ve de Mahpeyker’in planlarından habersiz olan Dilaşub’un tek düşündüğü sevgilisidir. Ona olan aşkının ve yaşadıklarının etkisiyle adeta hüzün denizinde boğulur. Mahpeyker’de ise istediğini alamamanın verdiği hırs kalbinden çıkıp iliklerine kadar yayılmıştır. Kızcağıza fena davranır, anasından emdiği sütü burnundan getirir yine de hırsını alamaz. Ali Bey ise iyice kendini kaybetmiş; sürekli içmeye, eğlence meclislerinde vakit öldürmeye başlamıştır. Mahpeyker bu sefer hain bir plan yapar ve kiralık katil tutar.Ali Bey ölürse ancak kininin geçeceğine kendini iyiden iyiye inandırmıştır.Ali Bey’i kiralık katil ıssız bir bağ evine çağırır, burada içki meclisi olacağını düşünen Ali Bey teklifi kabul eder ve eve gider.Fakat Mahpeyker’in planları henüz bitmemiştir. Dilaşub’u da evdeki bir odaya kapatır ve Ali Bey’in ölümünü izleteceğini söyler. Duyduğu haberle yıkılan Dilaşub, aşkından yandığı adamın ölümüne razı olmak istemez ve hemen odadan çıkış yolu bulmayı arar. Bu esnada durumdan habersiz Ali Bey içkisini yudumlamaya devam eder. Mahpeyker’in planında Ali Bey sarhoş olup sızana kadar beklemek yatar. Dilaşub odadan çıkar ve Ali Bey’in karşısına dikilir ve durumu anlatır hemen kaçmasını söyler. Başta afallayan Ali Bey hemen evden çıkıp yanına polisleri de alarak eve döner. Dilaşub ise sevdiğinin geride bıraktığı paltoyu üzerine geçirerek özlem gidermeye aşkının canını kurtarışına sevinir durur.Karanlıkta Ali Bey’in paltosunu gören Mahpeyker bıçağı saplar. Ali Bey de polislerle eve gelmiştir. Hemen yukarı çıkar ve hazin manzarayla karşılaşır, bıçağı alır Mahpeyker’e defalarca saplar adeta hırsını alırcasına. Ve Dilaşub’u kucağına alır. Sevdiği kadının günahını alan bu adam için kollarında ölümünü seyretmek acıların en büyüğüdür. Canı belki de o an ondan daha fazla yanmaktadır. Nitekim pişmanlık acıların en büyüğüdür.
Namık Kemal’in edebiyatımızdaki önemi bambaşka değeri ise sanırım paha biçilemez.