Betül Odabaş,  Deneme Yazıları

Kanser

Hep düşünürüm de bazı şarkılar bazı kitaplara aittir. Kitap sayfalarını ellerinizle sıkıca kavramış ve bütün sözcüklerin harflerine kadar kendinizi kaptırmışsanız dinlediğiniz melodi o satırlara kazınmıştır. Hatta bazen öyle olur ki o an ne hissettiyseniz o tınıları duyduğunuzda da oturduğunuz yerden zaman yolculuğu yapıp ayı duyguları tekrar yaşarsınız.

Belki üşür belki yağmurun yağdığını hissedersiniz. O dönemdeki bütün hüzünler bile tekrardan başınıza üşüşebilir hatta. Ben buna zamanı durdurma yöntemi diyorum. Fiziksel olarak tabi ki her şey değişir. Baksanıza etrafınıza. Doğanın bile kendine ait olan fiziği değişiyor. İklimler bile yaşlanıyor, mevsimlerini şaşırıyor. Yazın ortasında üşümekte neyin nesi?

Ben içsel kimliğimizden bahsediyorum zaten. Hani şu ruhumuza saplanan acılarda, yatağa yatınca karanlıkta sebepsizce güldüren mutluluktan, günlerce unutamadığımız şaşkınlıklarımızdan, gözümüzü yaşlı bırakan hüzünlerden…

Bunlardan iyi olanları ruhun ilacıdır bir bakıma. Kötü olanları ise kanser olarak nitelendiririm. Bu yüzden herkes ömründe kansere yakalanır. İlaçlar rahatlatır tabi ama, o ızdırabın ne yaşattığını unutturamaz. Nasıl sızladığını, nasıl kanadığını ve hatta kıvrandırıp nasıl öldürmediğini. İnsanoğlu da şaşırır elbet. Bunca elem veren acı nasıl olur da sebep olmaz canını almaya? Çünkü bilmez ki ölümün kıyısında ki yaradır aslında tattığı. Belli vakitlerde belli miktarda, hatta eczanesinde bulunduğu kadar ilacını alır. Mutluluğu, sevgiyi, kahkahaları…

Acısını dindirir belki gündüzleri. Çoğu zaman saç baş dağınık yastığa kafayı vurduğumuzda başlar sancı. Ağrır da ağrır. Geçici insanlarla geçici muhabbetler yaptığı zaman ara verir. Ve belki bir gün eczanesine gelen yeni bir ilaç normalinden çok daha çabuk iyileşmesini sağlar. Ama hiçbir seyi unutturmaz.

Şarkının kitaba ait oluşu gibi…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir