Deneme Yazıları

Amin Maalouf-Doğu’nun Limanları – Kitap Yorumu

Dilini sevip sevemeyeceğim konusundaki tereddütümü uzun telkinler sonucu aştım ve en çok okunan eseri ile yazarla tanışmak istedim.Her sayfada adeta Ayşe Kulin’in dilindeki o müthiş tadı aldım.Dili tanıdıktı benim için ve tadı damağımda kaldı desem yeridir.Bir yanım dinginlik içinde eseri okurken diğer yanım hop oturup hop kalkıyordu meraktan.Ciddi manada yedi bitirdi beni o merak duygusu.
Eser Abdülaziz’in intiharına şahit olan kızının ,onu iyileştirmek için çabalayan hekimle evlenmesiyle başlıyor.(Daha en başta kitabı kenara bırakıp olayı araştırmaya başlıyor insan.)Eseri okurken hep yeni bir olay döngüsü gelişiyor ve bu da eserin çekiciliğini ve sürükleyiciliğini ayakta tutuyor.Hekim ve aklını kaybetmiş olan karısı İffet,yeni evlerinde normal olmasa da normale yakın bir şekilde hayatlarını yaşıyorlar.İffet’in hamile kalmasıyla hayatları şekillenmeye başlıyor.Etraftan büyük tepki toplayan hekim-tepki toplamasın da ne yapsın,kızı yaşında biriyle sırf onu iyileştirmek bahanesiyle evleniyor-zamanla çöküyor İffet de bebeğin doğmasıyla az da olsa hayata dönüyor.Adana’da kavgalar,isyanlar başlayıp silah sesleri susmaz olunca Kitabdar yani hekim ailesini alıp Lübnan’a yerleşiyor.Romanın kahramanı İsyan’ın annesi Ermeni-hristiyan;babası Türk-müslümandır.İleride evleneceği kişi de yahudi-Alman.Nitekim savaşlar da bu din,ırk konuları yüzünden çıkıyor.Bu savaşlar yüzünden çokça aile parçalanıp yok oluyor.Ne gariptir.İsyan,böyle bir ayrım yapmasa bile bu ayrım yüzünden ailesinden senelerce ayrı kalmak mecburiyetinde kalıyor.İsyan’ın annesi üçüncü çocuğunu doğururken ölüyor ve hiç suçu yokken bu çocuk annesinin ölümünden sorumlu tutuluyor.Nitekim bu son çocuk da ailesinden yeterince ilgi göremediği için yasa dışı işlere bulaşıyor sonra da yakalanıyor ve neredeyse tüm ailesi bir süre hapis yatıyor,hapisten çıkıyor en sonunda da köşeyi dönüp hükümette bakan oluyor.
Gelelim İsyan’a.O da babasının baskısından kaçmak için Paris’e tıp okumaya gidiyor.Babası peki niye mi baskı yapıyor?Çünkü oğlunun bir direnişçi olmasını ve kendisini gururlandırmasını istiyor.Babasının bu tutumu onu evinden uzaklaştırsa da yolu bir şekilde babasının tam da istediği gibi özgürlük için direnişten geçiyor.Ve de direniş esnasında Clara ile tanışıyor,evleniyorlar.Clara hamile kalıyor.Tabiki bu evlilik baskıcı çevre tarafından pek onaylanmasa da yine de bu iki aşık kimseye boyun eğmiyor.Günlerden bir gün aldığı “Babam hasta.” mektubuyla yine hayatı değişiyor.Clara ile yolları ayrılıyor.Aslında birleşmeyi o kadar çok istiyorlar ki içim içimi yedi bitirdi neden en başta onu da yanına almadı diye.Lübnan’da cereyan eden yahudi-müslüman çatışmaları yüzünden birbirlerine ulaşmaları imkansızlaşıyor.Çocuğunun doğumuna şahit olamamak hatta cinsiyetini bile bilememek,karısının yüzünü görememek İsyan’a çok ağır geliyor.Öyle ki psikolojisi bozuluyor ve içine kapanıyor.Fırsattan istifade eden kardeşi onu tımarhaneye yatırıyor.Amacı ise babasından kalan mirasın hepsine sahip olmak.O anı okurken öylesine canınız yanıyor ki çaresizlik içinde götürülmesiyle sönen umudu nefesinizi kesiyor.Gel zaman git zaman tam 16 acımasız yıl geçiyor.İsyan’ın kızı da kendi gibi pek zeki çıkıyor.Oda arkadaşının kimliğini alıp onunla yer değiştiriyor ve babasının izini bulup ona verdiği ufacık notla kendini tanıtıyor.Devran dönüyor ki hem de nasıl dönüyor.Silah seslerinin iyice ayyuka çıkmasıyla tımarhanenin tüm personeli ortadan kayboluyor.Bu kısımda ağlasam mı sevinsem mi bilemedim.Hastaları sürekli uyuşturdukları için hiçbiri farkına varmıyor çevresinde olanların ve sabaha kadar hiç kıpırdamadan beraber oturuyorlar.Trajikomik.İsyan,tabiki ilaçlarının dozunu kendi kendine azalttığı için her şeyin farkında ve sonunda oradan çıkıyor.Clara’ya buluşma yeri belirttiği bir mektup yolluyor.Ve limanda onu bekliyor.Biz Türk filmi aşıkları olarak tabiki sonunu tahmin ediyoruz.Clara geliyor ve mutlu son.
Kalbim ağzımda okudum romanı.Dili öyle bizden öylesine akıcı ki bırakmak gelmiyor insanın içinden.Hem sonunu merak ediyorsun hem de bitmesin diye içini kemiren o duyguyu sahiplenmek istiyorsun.Eserin paçasına yapışmak istiyor insan.Ayrılmaksa en duygusal an olarak kazınıyor aklınıza.
ASLI CANSIZ

Ben kim miyim?Kocasına ve oğluna aşık okumaya da bir o kadar aşık 29 yaşında bir kadınım.Doğu Akdeniz Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümü mezunuyum.Edebiyat aynı zamanda Türkçe öğretmeniyim."makalehizmeti.com" ve "yamanoglaninannesi.blogspot.com" adreslerinde naçizane yorumlarımı paylaşıyorum.2 yaşında alerjik bünyeli bir oğlum ve alerji konusunda söz söyleme haddini kendimde bulmuşumdur uzun uğraşlar sonunda.   Bulduğum her boşlukta okumak,kalemi kağıtla buluşturmak benim için hobiden de öte zevktir.Güne kahve ile başlar günü kahve ile bitiririm,galiba bağımlıyım.Ayrıca kırtasiye ürünlerine olan merakım zaaf denecek seviyelerdedir.Koleksiyon denecek kadar çok değil ama kayda değecek kadar kalemim mevcuttur.Kütüphaneme yeni kitaplar eklemeye bayılırım fakat kütüphanemden kimseye kitap vermek istemem.Oldu da verdim aklım hep o kitapta kalır ve birkaç gün sonra istemeye başlarım,unuttum unutturmam.Günaşırı kitap bitirmeye çalışırım.Bitiremezsem uyuyamam.Bir kitabı okumayı üçüncü güne sarkıtırsam kendimi eksik hissederim.    Yazarların geçmişlerine  büyük ilgi duyarım.Ne yazmışlar,neden yazmışlar,kim kime yakın?Merak eder araştırırım.  Kitap yazmaya niyet etmiş fakat uzun vadede çok yol kat etmesi gerektiğini bilerek sağlam adımlar atmak isteyen yazma sevdalısı biriyim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir