Betül Odabaş,  Deneme Yazıları

ÇOCUKLAR İÇİN

Ne kadar çok kıyılarda adım atıyor yüreklerimiz. Bir sendelememize bakıyor uçurumu boylamak. Siz yoksa suları ılık gökyüzünün mavisine benzemiş, çarşaf gibi yayılan denizin kıyıları mı sanmıştınız kıyıları? Asla. Dünyanın en dehşet saçan, en hüzünlü yanıdır bu kıyı. Bir yanda küçücük tohumları devasa ağaçlara çevirip gökyüzüne eriştiren yağmurları görürsünüz, diğer yandan temiz bir suya doğduğu günden beri hasret olanları… Bir yanında kahkaha sesleri saçılır inci dişlerin arasından bir yanda sol gözlerden akar gözyaşları. Batı da kalbinde rüzgar esen çocuklar koşar, doğusunda baston tutar batmaya yakın güneş. Birileri doğanın tüm sertliğini kendi notalarına ritim yapar, diğeri boyun eğer diz çöktüren fırtınalara.
Çoğu insan en tepeden izler bu çelişkiyi. Rahat bir koltukta, gözlerini kısıp dudaklarını büzerek ara sıra sloganlarıyla lanetleyerek ve daima kapanışı suskun bir şekilde yaparak. Tabi beş dakika sonra seyirci olduğun her şeye kör gibi davranarak. Zaten öyle normal ki artık normalsizlikler.
Siz hiç gökyüzünden yağan kan damlaları gördünüz mü? Görmedim diyen vallahi yalancıdır! Hep birlikte duyduk Ümran’ın gözlerinin içindeki suskunluğu. Dilinin bağı çözülebilseydi şayet ne kadar hak eden varsa yedirtecekti hak ettikleri lafları. Ama konuşamayacak kadar kanlıydı dudakları. Ve gökyüzü gözleriydi Ümran’ın.
Deniz teslim etti kıyıya bir yavrucağı, kumsal misafir etti ardından. Ama onu sürükleyen dalgalar çok iyi biliyordu ait olduğu yerin kumsallar olmadığını. Nasıl sustuk bir bebeğin soğuk sularda attığı çığlıklara anlatsanıza? Sahi bir bebeğin bir yıldız gibi kayışını gördükten sonra biz bir daha nasıl gülebildik, neye kahkaha atabildik? Neye sevinebildik bunu unutturabilecek? Yağmur yağmıyor dostlar o günden beri, o bebeğin gözyaşlarıdır bizi ıslatan. Açmayın şemsiyelerinizi. Burunlarınızdan tutun da damarlarınızın içinde bile kan niyetine dolansın Aylan’ın gözyaşları. Umarım bizi delirtecek kadar içimizde hissederiz acısını. Öyle sızlar ki sol yanımız sustuğumuz her dakika için çığlık atmayı unutturacak ıstıraplara boğuluruz.
Neyim var ve neyimiz var bizim? Ne bur fernaslık? Peygamber ölene kadar mıydı İslam? Hz. Ömer ölene kadar mıydı adalet? Hz. Hamza ölene kadar mıydı yiğitlik? Hani bir elin parmakları gibiydik biz? Allahuekber diye bağırıp havaya kaldırdığın işaret parmağını kopartmaya çalışıyorlar kardeşim! Dokuz parmağım daha var deme sakın. Susma! Haykırırken ağzından çıkardığın köpükler bile zehirdir kâfire. Dertlensene, ne duruyorsun!
Kurşunlarla akşama kadar oyun oynayan bir çocuk kadar yorgun olamazsın sen. Orta Doğu kadar enkaz olamazsın sen. Sahi kime göre Doğu? Neyin Ortası? Sökün doladıkları sarmaşıkları dilinizden! Doğrultun çevirdikleri namluyu şakaklarına. Demeyin kıyamet yakındır, iki cihanda da kan kusturun kan yağdıranlara.
Devir, Asımın neslinin devridir. Boş verin Fikret’in Haluk’unu. Her fidan tutacak diye bir kaide yoktur. Aynı safta yer aldığın insanın elbet olacaktır sana örtüşmeyen dalları. Onlara da tutun kendi dalların gibi! Sen masum insanların ellerine batan dikenleri yolacaksın unutma. Feda et kendini. Nedir ki can dediğin şey? Uyandığında anlayacaksın bir rüya olduğunu.
Bir hayal kuracaksan şayet, çocukların öldürülmediği bir dünyanın hayalini kur kardeşim. Sen İslam soyunun bir ferdisin, dava edin bombaların altından yavruları çekip çıkarmayı.
Öyle boş yere yeminler savurma etrafa. Hayat denilen fanilikte hakkaniyete bürünmüş bir tek yemin et. Uğrunda öleceğin tek bir cümlen olsun kardeşim.
Kardeşinin doymadığı bir dünyada çok da helal sayma boğazından geçirdiğin lokmayı. Böldüğün ekmeğin her kırıntısında hakkı vardır gözlerinin feri sönmüş bir adamın, bir kadının.
“Ah ruhumu harlıyor bunca acıyı bilmek!” diyerek kaçma omzunda ki yükten. Dizlerinin bağı kopana kadar taşı, alnından akan terler toprağa karışana kadar taşı! Kâinat üzerinde tek bir Müslüman zulüm altında kalmayana kadar taşı! Bırak yetmesin ömrün. Beden çürür, yaptıkların ettiklerin ve dillendirdiklerin üst üste biriken kitaplardır. Düşün gökyüzüne erişen onca kitabın yapabileceklerini!
Yüreğine sahip çık kardeşim, düşme uçurumun kıyılarından, incinmesin vicdanın. Kaybetme ağzından düşürmediğin o insanlığını.

Fatma Betül ODABAŞ

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir